AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
TEZCAN KARAKUŞ CANDAN: "KENTİN DİLİ"

     Her ayın son perşembesinde derneğimizde düzenlediğimiz "Dil-Ekin Söyleşileri"nin yirmi yedincisinde, 27 Şubat 2014'te Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan konuğumuz oldu. Candan,“Kentin Dili” başlıklı söyleşide, uygar kentsel dokuya karşı, özellikle son yıllarda ivmesi artan rant amaçlı saldırıları dile getirerek -özetle- şunları söyledi:
     "Kentin dili, yaşanan dönemi, dönemin ideolojisini anlatır. Örneğin Almanya’daki Nazi döneminin baskıcı özelliği yapılara yansır; Türkiye’de cumhuriyet dönemi yapılarında özgün bir anlayış öne çıkar.
     Yapılar dönemin ideolojisini yansıttığından her yönetim, her iktidar yapılara müdahale eder, yapıları yönlendirir; çünkü iz bırakmak ister. Bu bağlamda Türkiye’de neoliberalizm uygulamalarını, birinci dönem Turgut Özal dönemi, ikinci dönem AKP hükümeti dönemiolarak ayırmak olanaklıdır.
     Şili, sözkonusu neoliberal siyasetin ilk uygulandığı, ortaya çıktığı ülkedir. Neoliberalizmi Türkiye’den yaklaşık 10 yıl önce yaşadı. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik tümüyle paralı oldu; ancak bu arada özgürlükler de yitirildiğinden öncelik özgürlük savaşımına verildi, neoliberal anlayış ve uygulamalara yeterince direnç gösterilemedi.
     Türkiye’de kent üzerinden oluşturulan rantın paylaşılması, meslek odalarının karşı eylemlere girişmesine yol açtı.
     Yönetim, çıkardığı yasalarla nüfusun % 91’ini kentli yaptı. Köyler mahalle yapıldı; insanlar bir gecede kentli oldular. Kitleler yeşil kart, yardımlar yoluyla AKP’nin oy deposuna dönüştürüldü. Kredi kullandırma yöntemleriyle yaşam düzeylerinde görece iyileşme, ilerlemeoluşturuldu. Örneğin uçakla ulaşımın yaygınlaşması, hastanelerin kullanımında eşitlik gibi değişimler bu türdendir.

     AKP’nin çıkardığı Afet Yasası ile Van depremi gerekçe gösterilerek herkesin evine el konabildiği koşullar oluşturuldu. Eviniz elinizden alınıyor, yeni yapılan evin yüksek bedeli üzerinden banka sistemiyle borçlandırılıyorsunuz; bir yandan evinizden oluyor, öte yandan yüksek tutarlarla borçlanıyorsunuz. Bu uygulamalara karşı durduğumuz için odaların yetkileri alınmaya çalışıldı. Sahte mimarlar türedi.

     Yönetim kadroları torba yasalarla hızlı davranabiliyor; iş makinelerini hemen, pervasızca çalıştırabiliyor. Ayrıca çok simgesel davranıyorlar. Örneğin tarihleri, karşı eylem anlamı yüklenecek biçimde özel seçiyorlar. Teknolojiyi iyi kullanıyorlar. İdeolojiye değil paranın sıcaklığına inanmışlar. Öyle bir aşamadayız ki TOKİ her işi yapıyor.
     4+4+4’lük eğitim yasalaştırılmadan önce okul planları değiştirildi. Okulların görüntüsü Osmanlı dönemini çağrıştırmaya başladı. Bu durum gitgide toplumca kanıksandı. Ankara’da Atatürk Bulvarı üzerindeki yapıların cepheleri de aynı doğrultuda değiştiriliyor.
     Biz de bu güce karşı örgütlenmeliydik. Düşünsel izleme (fikri takip) yapmalıydık, basın yayını (medyayı) ve toplumsal paylaşım ağlarını (sosyal medyayı) etkin kullanmalıydık, sürekli eylemlilik içinde ve hızlı olmalıydık. Öyle de yaptık! Bu ilkelerle yola çıkıp halkla bütünleşerek Başkent Dayanışmasını oluşturduk.
     Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) ilk kazanımımız oldu. Başkent Dayanışmasının içinde sanat örgütlerinin olması yeni bir anlayışı geliştirdi, kazanımlar sağladı. Eylemleri tasarlamaya başladık; çünkü sanatta tasarı vardır. Canlı bir yapıya ulaştık. Örneğin karşı eylemimiz 'rögar açılışı' büyük yankı uyandırdı, basında geniş yer buldu, etkili oldu.
     Çok değişik uzmanlık alanlarıyla birlikte çalıştık. Bilimsel bilgiyi hızlı kullanıyoruz. Örneğin AOÇ konusunda ağaç kesmedik dediklerinde hızla gerçeği açıkladık. ABD Büyükelçiliğine AOÇ’de toprak verilmesi konusunda da gerçekleri hızla duyurduk. Belediye meclisini sürekli izliyoruz. Son iki yılda açtığımız 125 davanın 25’i AOÇ’yle ilgilidir. Tüze (hukuk) savaşımımızı sürdürüyoruz. Açıkoturumlar düzenleyerek bilgimizi geliştiriyoruz. Basın toplantılarını sıklıkla yapıyor, kamuoyunu bilgilendiriyoruz. Basını olay yerine götürerek açıklamalarımızı yerinde yapmak yöntemini yeğledik, daha etkili olduk. Başarılı sonuçlar elde ettik.

     Süreklilik için umudu büyütmek gerekir. Biz bardağa konan damla olmak istiyoruz. Bir an gelir bardak dolar. Küçük küçük de olsa hep aynı yere yılmadan vurursanız iz bırakırsınız.
     Taksim ile AOÇ simgesel yerlerdir. Bu iki yerden birinden olayların patlak vereceğini öngörüyorduk. Amaçları her zaman ranttı, paraydı. Engellemek için taşlar döşüyoruz. Mimarlıkta olduğu gibi, bazen az çoktur. Çocuklarımızın güzel bir gelecekte yaşaması için savaşım verdik, veriyoruz. Bu uğurda canlarımızı, gençlerimizi yitirdik. Onlar kent, yaşam, gelecek nasıl savunulur, gösterdiler."
     Mimar Tezcan Karakuş Candan’ın toplumumuzun geleceğini ortadan kaldıran güncel, yaşamsal olayları ayrıntılarıyla açıklayan yararlı konuşması dinleyicilerin soru ve katkılarıyla sona erdi.


 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Nisan 2024 - 434. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter