AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
SESLENİYORUZ: BİZ CUMHURİYETİZ
 

 

Dil Derneği ile Çankaya Belediyesi, 3 Mart 1924'teki Hilafetin, Şer’iye Evkaf Vekâletinin Kaldırılmasının ve Öğretim Birliği Yasasının Kabulünü onaylayan üç devrim yasasının 98. yıldönümünü kutlamak için bir açıkoturum düzenledi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde kitle örgütlerinin temsilcisi kadınlar, "Biz Cumhuriyetiz" diye seslendi.

4 Mart 2022 Cuma günü, saat 18.00'de, Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezinde gerçekleşen etkinliğe 10. Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Sait Atalay ve Çankaya Belediye Başkan Yardımcısı Gülsün Bor Güner de katıldı.

Ankara Tiyatro Yapımcıları Derneği Başkanı Ali Nihat Yavşan’ın sunduğu etkinlik, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, yitirdiğimiz bitin Kuvayımilliyeciler, bilimsel, sanatsal olandan başka doğru tanımayan bütün devrimciler, bütün sanatçılar için bir dakikalık saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı ile başladı.

Açıkoturum : BİZ CUMHURİYETİZ

Dil Derneği Başkanı, Yazar Sevgi Özel’in yönlendiriciliğindeki açıkoturuma Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü; Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Av. Sibel Suiçmez ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel konuşmacı olarak katıldı.

Sevgi Özel 22 Nisan’da Dil Derneği’nin kuruluşunun 35. , Dil Devrimi’nin 90. yılının kutlanacağını, uzun yıllardır etkinliklerin Çankaya Belediyesi ile birlikte yapıldığını söyleyerek “Zaman zaman 1923’de ilan edilen cumhuriyetten elimizde ne kaldı deniyor. Şuradan buradan kırpılsa da cumhuriyet bizim; biz cumhuriyetçiyiz. Bu oturumun amacı gücümüzü pekiştirmek, birlikteliğimizi duyurmaktır. 98 yıl önce 3 Mart 1924’te üç yasa çıkıyor. Bu üç yasa laik eğitimin olmazsa olmazıdır. Bunu diğer devrimler izliyor. Bu büyük devrimci Atatürk’ün ne denli öngörülü olduğunu gösteriyor,”  şeklinde konuştu.

Canan Güllü konuşmasına “Bu oturumda olmaktan çok mutluyum. Göreve geldiğimin 2. haftasında bana 9 dakikada dönüp randevu veren sayın Cumhurbaşkanım Ahmet Necdet Sezer’e burada olduğu için çok teşekkür ediyorum,” sözleriyle başladı ve özetle şöyle sürdürdü:

Biz çağdaşlığın içine doğduk; o çağdaşlığı ölümüne savunmak görevimizdir. Devrim yasalarının en önemli unsuru eğitim ve hukuk: her ikisinden de ne kadar uzaklaştık.

Laiklik biz kadınlar için hava, su, yaşam, sokakta var olmaktı. Ne yazık ki 98 yıl sonra devrim yasalarını savunmak zorunda kalıyoruz; tırpanlanan haklarımızı konuşuyoruz. Ben Atatürk’ün zamanda yolculuk yaptığına inanıyorum: Bugün söylevde yazılanların hepsini yaşıyoruz.

Kız çocukları evlendiriliyor. Biz 80’lerde kreşler açtıran bir federasyonuz. Bugün kreşler kapattırılıyor.

Bugün bir olma, yan yana olma, dayanışma zamanıdır. Çağdaşlığı, laikliği, laikliğin getirdiği eğitimi savunuyorsak birbirimizi sevmek zorunda değiliz ama birbirimize sarılmak zorundayız.”

Canan Güllü konuşmasını “Bu can bu bedende olduğu sürecebu cumhuriyeti savunacağıma söz veriyorum. Ben ‘Mücadele kazandırır’ diyen bir arkadaşınızım; mücadeleyi kazanmamıza az kaldı,”  sözleriyle sonlandırdı.

Ayşe Yüksel konuşmasının başında Ahmet Necdet Sezer’e “Çok heyecanlıyım. Çok değerli Cumhurbaşkanımızın önünde konuşmayı hayal bile edemezdim. Sayın Cumhurbaşkanı hepimizin çok kıymetlisidir. İyi ki varsınız; bu ülkeye yaptıklarınız hiç unutulmayacak,”  sözleriyle seslendi ve özetle şöyle konuştu:

“Ben de bir cumhuriyet kadınıyım. Atatürk Cumhuriyetine inanan anne babanın çocuğu, Atatürk’le kısa sürede olsa birlikte savaşmış bir dedenim torunuyum. Bir cumhuriyet kadını, cumhuriyet bireyi olarak üniversite okudum, akademisyen oldum ve yolum sayın genel başkanımız Türkan Saylan’la kesişti. Bütün bunları Atatürk Cumhuriyetine borçluyum.

Evet, cumhuriyet bize çok haklar vermiş ama bunu Hakkari Çukurca’daki kadına anlatamadıktan sonra ne önemi var. Cumhuriyet doktor, öğretmen yetiştirdi ama biz Hakkari Çukurca’ya gitmeyi sürgün olarak gördük. Türkan hocamla Van’ın bir köyüne cüzamla ilgili çalışmaya gittiğimde okulsuz çocukları, okuma yazma bilmeyen çocuk ve kadınları gördüğümde Afrika’dan farklı olmadığımızı anladım.

Bir kız çocuğu bile okula gitmiyorsa bizim uykularımız kaçmalı. Van’da on beş yıl görev yaptım. Ban kadın mıyım diye göğsüme dokunuyorlardı. Neden; ben bir kadın olarak doktor olmuşum, bu olamaz onlara göre. Büyük önder Atatürk bize yüz yıl, iki yüz yıl yetecek yasalar yapmış, daha ne yapsın! Ama biz o kadınlara ulaşamamışız.

ÇYDD laik, ücretsiz, karma ve bilimsel eğitimi savunuyor. Biz bu yola baş koyduk ve asla vazgeçmeyeceğiz.”

Öğrencilerin barınma sorununun büyük olduğunu söyleyen ve bu sorunun çözümü için belediyelere çağrı yapan Yüksel; Atatürk’ün “Ufku herkes görür, önemli olan o ufkun ötesini görmek,” dediğini anımsatarak bunun için yapılacak tek şeyin çok çalışmak olduğunu vurguladı.

Devrim yasalarının 98. yılında en büyük sorunun eğitim, sağlık ve hukukta olduğunu, ancak üniversitelerin başını kuma gömdüğünü anlatan Sevgi Özel üç devrim yasasının aydınlanma demek olduğunu, bu yasaların özellikle kadınlar için çok önemli olduğunun altını çizerek o güne değin erkeğin “boş ol” sözüyle boşandığını,  bu yasalardan sonra kadınlarının nikahlarının kıyıldığını, kimliklerinin olduğunu anlattı.

Sibel Suiçmez sözlerine çok duygulu olduğunu, sayın cumhurbaşkanının önünde hele de hukuk konusunda konuşmanın çok zor olduğunu söyleyerek başladı. Üç devrim yasasının açtığı aydınlığı görmemenin mümkün olmadığını vurgulayan Suiçmez sözlerini özetle şöyle sürdürdü:

“Bu devrim yasalarını çıkarmak aslında bir hukuk devleti yaratmaktı. Bugün bir demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti miyiz; buna evet diyebilir miyiz?

Laiklik çocuklar ve kadınlar için çok önemli. Laikliği korkmadan, yılmadan savunmak zorundayız. Siyasiler oy almak için geri durabiliyor ama biz alandakiler laikliği sonuna kadar savunmalıyız. Bugün karşıdevrimin yaşandığı, hızlandığı, fütursuza yol aldığı bir süreçteyiz. Korkacak mıyız; hayır. Yılacak mıyız; hayır. Kadınlar olarak laik, demokratik, sosyal hukuk devletini birlikte, dayanışarak savunuyoruz. Kadın mücadelesi, kadın dayanışması her zamankinden çok yükseldi. Korkmadan, yılmadan, kol kola girerek sokaklardayız birlikte. Belki coplanacağız, gazlanacağız ama ‘Sokaklar da bizim!’ demeyi sürdüreceğiz.

Çocukken ‘Atam, sen kalk da ben yatam’ derdik. Belki hiç hissedemiyorduk. Ama Atamız o günlerden bugünleri nasıl tanımlamış, karşıdevrimi anlatmış, o durumda neler yapacağımızı söylemiş. Biz O’nun gösterdiği yolda yılmadan yürümeyi sürdüreceğiz.

Bir hukuk devletinde yasalar herkes içindir ve her koşulda herkese aynı uygulanır ama günümüzde yarın sabah başımıza ne geleceğini biliyor muyuz? Bu koşullarda susacak mıyız; hayır. Bizim bu devlete borcumuz var, o borcu ödemek zorundayız.

Ulu önder Atatürk üç devrim yasasını çıkarmış, bunu medeni kanun ve diğer yasalar izlemiş. Bu yasalarla öyle aydınlık bir yol açmış ki önümüze. Biz cumhuriyet devriminin sürdüğünü düşünüyoruz. Umutsuz değiliz; mücadeleden vazgeçmemiz mümkün değil. Bize düşen en önemli görev yılmadan, korkmadan her koşulda demokratik, laik, sosyal hukuk devletini savunmaktır. Barolar olarak kadın, çocuk, çevre, hayvan hakları, insan hak ve özgürlükleri konusunda her şeyi yapmaya hazırız.”

Son sözler olarak Canan Güllü “Susmuyoruz, korkmuyoruz ve itaat de etmiyoruz,” derken Ayşe Yüksel ÇYDD’nin kız ve erkek çocuklar için eğitimde fırsat eşitliği sağlamaya çalıştığını vurgulayarak “Cumhuriyete borcumuz var; bu borcu ömrümüzün sonuna kadar ödeyeceğiz,”  dedi.

Sibel Suiçmez ise konuşmayı “Biz Cumhuriyetiz dedik. Biz cumhuriyetle varız. Karamsar değiliz; bu süreç herkesin Mustafa Kemal gibi davranacağı bir süreçtir,”  sözleriyle sonlandırdı.

 

 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Mart 2024 - 433. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter